Çekip giden sevgilimin hayatına hoş geldin güzel kız!
Güzel olman yetmez, eğer akıllı da olmasaydın onun ilgi alanına girmezdin. Akıllı olman da yetmez, becerikli, yaratıcı, sıra dışı, dik duran, kendi karakteri oluşmuş, tarih, biyoloji, psikoloji, teknoloji, sosyoloji konularında da bilgili olman gerekir.
Ha bir de çok zengin bir ruha sahip olmalısın!
Ürettiğin “dişe değer” bir şeylerin olmalı geçmişinde. Yoksa iki gün, bilemedin 2 ay sonra seni de terk edecektir. Ya da senin terk etmen için elinden geleni yapacaktır. Bunu unutma. O, beynine de çekim duyar. Bedenin geçici keşif alanıdır.
Çabuk sıkılır, gün içinde birçok kez huyu değişir, olmadık zamanlarda uykusu gelip uyur kalkar. Baharat ve organik salça almayı sever. Bir de Pink Floyd’u…
Çok dağınıktır. Evin her köşesi içeride at koşturmuş gibi karmakarışıktır ve bundan rahatsız olmaz. Sen de olmamayı öğreneceksin.
Gülmek istediğinizde neşeleneceği en güzel klip “bana kitap al” videosudur. Her seferinde ilk kez duymuş gibi gülersiniz. Güzeldir.
Eğer onunla yola çıkmaya karar verdiysen ya da masum cam gibi gözlerine ve korkunç zekasına hayran olduysan (sapyoseksüel isen) ilişkiniz boyunca bazı konularda çok büyük bir sınav vereceğini çelik gibi sinirlerin olması gerektiğini şimdiden sana duyurayım.
Tabii eğer onun hayatına bir eskort kız olarak girmediysen… Yani parasını ödeyip, istediği her şeyi yapman, hazmetmen ve fikrini beyan etmeden itaat etmen için bir ücret alıyorsan sana bir şey diyemem. Mesleğindir. Her şeyin bir bedeli olduğunu sen benden daha iyi bilirsin.
Ama kalbin ona baktığında sonsuz sevgiyle doluyorsa, yanında kendini çok mutlu hissediyorsan, haftadan haftaya değişen huyuyla veya ısrarla koyduğu teşhisleriyle seni deli etmiyorsa kal tabii yanında. Mutlu olun diliyorum.
O, “senin babanla ilgili sorunların var” diyorsa ve sen “hayır babamla hiçbir alıp veremediğim yok öldü gitti hesabımız çoktan kapandı. Affettik birbirimizi” diyorsan kavga edeceksiniz.
O senden iyi biliyordur.
Herhangi bir whatsup yazışmasında sana durup dururken “ben senin baban değilim” diyorsa, ama hep “güzel kızım benim” diye başını seviyorsa, veda hutbesinde hitap ederken Güzel kızım diye başlıyorsa şaşkınlığa düşme.
İnatla senin babanla problemin olduğunu sanacak ve asla verdiğin cevabı umursamayacaktır. Yine de onu sev. Sevilmeyi hak ediyor ve iyileşecektir. İnan.
Mesela bir konuşma şöyle gelişirse:
–Hey kuzum
efeeem
–Ben seni yargılamıyorum hiçbir konuda bunu söylemek istedim
Bazen yargılıyorsun ama bunu yazışarak konuşmasak lütfen?
–İstemiyorum diyelim o zaman yargılamak, ama psikologla konuşalım. Yargılamadan nasıl konuşabilirim lütfen yardım diyecem
Bu konuşmanın ardından “sen hiç karşılıklı konuşmuyorsun” der. Diyebilir. Ama konuşmayan odur. O yazışmayı sever. Yazışarak duygu aktarımı her zaman eksiktir. Hele bu whatsup çağında.
Şu ölümlü dünyada birbirinizi en iyi iletişim şeklinden” konuşmaktan” alıkoyarsanız saplanıp kalırsınız. Ve sen de senden sonrasındaki hayatına girecek kız için, şu an yazdıklarıma benzer şeyler yazıp aktarmak zorunda hissedeceksin.
Yargılamam der ama yargılar. Tahammül edeceksin. Zaten seviyorsan sorun olmaz. Da, git gide bu kaos seni de üzmeye başlar.
Bir gün, evinden 7.700 km uzaklıkta tatildeyken, sana, seyrettiğin videodaki kişiden rahatsız olduğu için “biz asla sevgili olamayız” deyip kapıyı çarpıp otel odasından çıkıp gidebilir!
Çöl ortasında bir çalı gibi, kendini 2000 dolar limitli kredi kartınla ortada yapayalnız bulabilirsin. Havalimanında ülkeye dönüş için tek bir koltuk bile bulamayınca, onun önerisiyle uzman bir danışmana gitme kararı verip otele dönebilir, kalan son bir haftayı “hiç bu yaşanmamış gibi” geçirebilirsiniz.
Dönüşte, ilişki danışmanına gitmeye karar verebilirsiniz. Çok güzel. Aşama kaydedeceksiniz. Çünkü birbirinizi seviyorsunuz ama anlaşamıyorsunuz. Bir şey ters ama ne?
Birbirinizin hangi cümlelerini yanlış anlıyorsunuz Dr size yardım edecektir. Dr. Psikiyatriste birkaç seans gidebilirsiniz.
Ama sonra birden bu konu kapanır ve bir daha adı bile anılmaz terapistin.
Sen de ister istemez, son konuşmanızda “ama bunu psikoloğa söyleme sakın” dediğini düşünürsün. E nasıl derman bulacağız?
Psikiyatristten yardım alma konusu da böylece kapanır.
Sorunlarınızla baş başa kalırsınız. En güzeli hiç konuşmamak, o zaman sorun da olmaz diye düşünme. Gömdüğün her soru tohumu ağaç olarak karşına çıkacaktır.
Birbirinizi ilk tanımaya başladığınız haftalarda sabaha kadar 5-6 saat telefonda oradan buradan konuşabilirsiniz. “Benim bir işi halletmek için bir günlüğüne Ankara’ya gitmem gerekebilir” dediğinde sakın ama sakın “ben de geleyim orada eski arkadaşlarımla görüşürüm, dönüşte buluşup döneriz filan deme! Ertesi gün “Ankara’ya gideceğimi nereden çıkardın uydurma” diye seni boşluğun ortasında bırakabilir. Dert etme. Sevilmeyi hak ediyor ve gitgide iyileşecektir.
Çok bonkördür, ama basit bir çiçek almayı asla düşünmez mesela. Tek bir çiçeği kırdan koparıp sana “al” diye sunmayı bilmez. Yanlış anlama bu, onun seni sevmediği anlamına gelmez. Sadece tek bir çiçeğin kadın ruhunda nasıl bir sihir yarattığını bilmiyordur ondan. Sorun etme diyeceğim ama yani bu da bir erkeğe söylenmez ki! Bana kırdan bir çiçek koparıp versene denilir mi ?
Çok şekerdir. Sürpriz hafta sonu planları yapmayı sever. Ama yemeğe gideceksiniz diye süslenip, kuaföre maniküre filan gidip şıkır şıkır giyinip (seni evden almaz) kendin onun evine gittiğinde “ya bugün hiç havamda değilim evde yiyelim” diyebilir. Bunu birkaç kez yapabilir. Sakın hüzünlenme. Olabilir.
Evliya sabrın varsa sorun yok. Ama her buluşmanın ardından bir daha o evin kapısından içeri hiç girmeyecekmişsin gibi çık o evden! Gecelik, tişört, makyaj malzemesi, terlik filan götürme.
Çünkü akşama kafasındaki herhangi bir sebepten kavga edebilir ve ayrılabilirsiniz. 4-5 Gün sessizlikten sonra sana “küs müyüz?” diye bir mesaj bile atabilir.
Güzel kız,
İç çamaşırların güzel olsun. “Erkekler biraz görseldir” cümlesini o kurmuştur ve evrensel bir doğrudur. Güzel iç çamaşırları, gecelikler filan al. Sana yakışan kalitede olsun.
Trendyol’daki çakma Çin malı olanlardan Penti’den filan değil. Kaliteli, mesela Victoria Secret’ten veya La Perla’dan.
Umarım bunları karşılamak için yeterli gelirin vardır. Gerçi eskort isen zaten mesleki yatırım olarak bunları biliyorsundur.
Ama onu gerçekten sevmiş biriysen sana tavsiyem beden ölçülerini ver. O alıp sana sürpriz yapabilir. Unutursa da hatırlatma. Demek ki umursamıyordur.
Tango kursuna yazılabilirsiniz. Dünyanın en güzel duygusu sevdiğinde dans etmek. Ama o kurs saatinin değişimine bile 4-5 gün cevap yazmayabilir. Hatta sonrasında sebepsiz, tango kurslarınız da bitebilir. Sorun yok. Her şey plansız bu ilişkide. İyileşecektir. Onu sev. Çok sev.
Hatta “bana müsaade” deyip seni azarlayıp “sen doğrusunu yazana kadar ben yokum” diyerek yok olabilir hayatından.
Takma. Üzülme. Haydaa deme. Çocuk gibi sana ceza verir. “Odanı toplamadan televizyon izlemek yok” der gibi gider…
Son olarak, para mı, özgürlük mü, saf sevgi mi? Neyi bekliyorsan bir ilişkiden onu kendine itiraf etmeden yola çıkma.
Çünkü senin ailenle neler yaşadığını bilmez, sormaz, ama bir gün sana olayla ilgili özet yazarken “bunu da yemişiz” diye bir cümle kurabilir.
Onu kandırdığını ima eder! Kahrolursun.
Çünkü artık o hayatından çekip çıktığı için, evdeki kavgayı azaltmak için alzeimer anneni de alarak hafta sonları maddi imkânın el verdiğince şehirden uzaklaşmaya karar verdiğini anlamaz. Seni herkesin yerine koyabilir. Üzülme. Sevilmeyi hak ediyor ve gitgide iyileşecektir.
Son olarak, eski ilişkilerindeki sorunları ona anlatabilirsin. O hiçbirinden bahsetmez. Asla! Senin eski ilişkilerindeki hoş ve mutlu anları da anlat. Anlat ki geçmişinin sadece mutsuzluk ve ayrılıktan ibaret olmadığını bilsin. Her sorun konuşmaya kalktığında “beni eski ilişkilerindeki yaşadıklarında karıştırma” demesin.
Hiç mi mutlu olmadın dediğini duyar gibiyim! Elbette çok mutlu oldum. Çok. Hatta hayatında en çok ne zaman mutluydun sorusunu bana soranlara, ölene kadar şunu diyeceğim:
“teknede açık havada arka üstü yatarken, gözlerimi sessiz simsiyah gökyüzüne dikip parlayan yaz gecesi yıldızlarını göğsüme doldurduğum an, evrenin ne kadar ben, benim ne kadar evrenin tamamı olduğumu, “hiç” olmanın ne kadar derin ve sonsuz olduğunu anladığım an” derim. Yanımda, uykunun sakin nefes alışverişleriyle uyuyan bir “dost” vardı. (sevgili değil gerçek bir dost) Hiç ama hiç unutmayacağım bir huzur ve hiçlik. O gün tanıştım. Onun sayesinde. Bundan dolayı minnettarım.
Benim yerime de onu sev. Çok sev…
Yanında kalabildiğin kadar sev. Çok sev. İyileşsin.
“Bir ömür daha lazım vefatımızdan sonra,
Çünkü bu ömrümüzü sadece umutlanarak geçirdik.”
Şirazlı Sadi (Şeyh Sadi-i Şirazi)