Hayatınızda hiç Bangladeş’e gittiniz mi?
Bangladeş hakkında bilgi sahibi iseniz bunu nasıl ve nereden öğrendiniz? Tv’den mi? Belgesellerden mi? Kitaplardan mı?
Peki okuduğunuzun ve bildiğinizin “doğru” olduğuna nasıl eminsiniz?
Yani, sizin görmediğiniz bir yeri size anlatanın dediği kadar bilginiz var. Ötesi?
Azerbaycan’ın tarihçesi hakkında mesela ne biliyorsunuz?
İran sınırında 1990 da yaşananları size aktaran internet sayfaları dışında, bir Azeri yazar tarafından kaleme alınmış tarihi kitabı alıp okudunuz mu?
Ya anlatılanlar başka bir gözlükle bakılıp size değişik sebep ve yorumlarla anlatılıyorsa?
Ya siz sadece bu tek gözlükten bakıp “Azerbaycan” tarihi ve savaşı hakkında yanlış bilgiler edindiyseniz? Ya dünya görüşünüz bu taraflı anlatımla farklı ve haksız olmuşsa?
Elbette dünyanın her yerinde olan bitenin “doğru” aktarılması mümkün değil!
Her menfaat yerküre üzerinde yaşayanlara onları haklı çıkaracak şekilde anlatılıyor.
Medya’dan size gösterilen YA SADECE GÖSTERMEK İSTEDİKLERİ kadarsa?
Mesela hiç düşen bir UFO’dan çıkan uzaylı adam cesedi gördünüz mü?
Ama size “işte uzaylı bedeni buymuş” diye bir resim ve fotoğraf koyarlarsa internetten bulursanız, var diye kabul edersiniz!
Belki birileri buna inanmanızı istediği için, size bu sanal yemeği hazırlamış ve sunmuştur? Gerçek midir değil midir sorgular mısınız?
Tüm dünya üzerinde yaşayan insanlar medyadan besleniyor.
Biri bir koyun kopyalandığını söylüyor, resmini görüyorsunuz.
Bilime hayret edip şaşırıyorsunuz. Ne günlere geldik diyorsunuz. Acaba kopyalanmış insanı size gösteriyorlar mı?
Olmadığını nereden biliyorsunuz?
Kopyalanmış, genetiği değiştirilmiş ,ayıklanmış DNA’larla donatılmış, savaşçı veya merhametsiz insanlardan oluşturulmuş bir ordu olup olmadığına nasıl inanırsınız?
Biri yazsa, ispatlasa veya sizin haberiniz olmayacak şekilde hazırlansa bu orduya siz ne kadar inanacak/inanmayacaksınız?
Yalan haber yapana “cezanın olmadığı” bir ülkede yaşamak size kendinizi nasıl hissettiriyor?
Medya ve internet sizi bilgi bombardımanına tutarken ve yerkürenin %90’ı sadece bu yolla bilgi (!) sahibi olurken siz ne kadar doğruları bulabilirsiniz?
Mesela kendi tarihinize size neden yabancıların yazdığı kitaplardan bakıyorsunuz? Truman Show filmi gibi düzmece ise her şey, ve biz kobay isek?
Söz sizde.
Not:
Yerkürede Tv önünde en fazla vakit geçiren ülke Türkiye. İkinci sırada ABD var. Türkler maalesef boş vakitlerinin %45’ini sadece TV önünde geçiriyorlar. (istatistikî bilgidir) Nereye ne kadar gidiliyor. Bu bilgilerle ne yapacağız?
mehtap altunay 2011-08-25 15:14:10
merhaba medyada özellikle de gazete tv deki haberlerin %90 yalan olduğunu biliyoruz bir tanıdığın başına hırsızlık olayı gelmişti gazetedi haberdeki tek doğru hırsızlıktı gerisi yalan 🙁 ne yazıkki çeşitli fikirdeki gazeteleri okuynca bunları görmek mümkün birinin övdüğünü diğeri sövüyor tv lerde böyle malesef onun için nerde olursa olsun inanmak zor bence
Neslihan Şadan BAĞDİKEN 2011-08-25 15:14:05
Merhaba 🙂
Bangladesh’e gitmedim. Ama bize aktarılanların da tam anlamıyla oraları yansıttığına da inanmıyorum.
Neden mi? Bakınız; bugüne kadar yabancılar tarafından filmlerinde her daim gösterilen ve bizim hep şikayet ettiğimiz İSTANBUL görüntüleri…
Medyanın herhangi bir kaynağı, bir yönetmen, belgesel çeken biri vd neyi göstermek istiyorsa onu sunar bize. Kendi bakış açıları ile yansır bize o anlatımlar.
Bir şekilde farklı kaynaklarca da ve belgelerle kanıtlanmamış şeylere inanmam! Ya da muhattablarınca verilecek cevapları, sunabiliyorsa kanıtları beklerim bir iftira durumunda.
Medya, gerçekten çok güçlü ve etkili bir silah. Hele de Türkiye genelinde olduğu gibi, araştırmaya ÜŞENEN ve duyduğu ile yetinen, her duyduğuna inanan bir toplum ise söz konusu olan medya çok şey yapabilir.
Türkiye’de Diyanet’in yayınladığı Türkçe Kur’an olmasına rağmen ona birilerinin anlatmasına inanıyor hep çoğunluklar nedense? Daha kolay geliyor belki, bilmiyorum. Sonucu da ortada!
Gözlemci, araştırmacı, farklı kaynakların doğrulamasına ihtiyaç duyabilen, kendi bakış açısına sahip bireyler bu dayatmadan etkilenmez, ilk anda öyle düşünülse bile, kendi süzgecinde durumu ele alır.
Kendi gözlemleri ve araştırması ile doğruyu bulur.
Bunun için de daha çok okumak okumak lazım işte. Her görüşü, her yayını takip edebilmek. Tembellikten ve KOLAYCILIKTAN kaçınmak. Internet, evet bir bilgiye ulaşmanın en kolay yolu ama yalan yanlış şeyleri de aktarmanın bir o kadar fütursuzca, kontrolsüzce yapılabildiği bir ortam.
Ama ben yine de ve inatla kendini geliştirebilmiş, belli bir birikime sahip, gözlemci, araştıran, okuyan, her kaynaktan yararlanabilen bireylerin doğruları bulacağına güvenirim…
Bazen şu Matrix filmine daha çok inanırım. Birilerince gittikçe bizlere dayatılan bir Dünya’da yaşıyoruz gibi gelir. “şunu icat ettik, bunu bulduk, şunun sebebi buymuş, insanlar şöyle yaşıyor, genel beğeni bu, herkes şu sporu daha çok yapıyor, bu bitki çok yararlı, o kişi şurada bunu yamış… vs vs vs” ne isterseniz ilave edin bu cümleye…
“Görmeden inanmam” sözü hala bende ağırlığı daha fazla olan bir yargıdır. Bu kadar sanallık beni hem korkutuyor hem de sevmiyorum.
O nedenledir ki KAŞİFLERİ hayranlık derecesinde severim. Gitmeli, görmeli, kendim anlamalıyım bir yerlerde neyin nasıl olduğunu. Yapamıyorsam, birden fazla kaynaktan tastikletmeliyim bana dayatılan veya sunulan bir şeyleri…
Sorgulayıcı olmalıyız. Bunları olabilmemin TEK yolu ve hala TEK geçerli yolu OKUMAK OKUMAK OKUMAK… ve asla TEK bir düşüncenin veya yargının TARAFI OLMAMAK… körü körüne…
Her şeyi okuyabilmek, her tür müziği dinleyebilmek, her tür filmi, belgeseli izleyebilmek gerekir. Bunlar ne kadar çok yapılırsa kişi o kadar daha gelişir, o kadar kendine uyanı bulur.
Tadına bakmadığı yemeği İĞRENÇ bulmak ne manasızdır mesela!!
Kesin ve katı şekilde, sadece kendi inandığı, bildiği şeyin doğru olduğuna inanıp bunu gözü kapalı, hiç bir ilave bilgi veya doğrulamayı da umursamadan sürdüren AT Gözlüklü insanlardan arındırmak lazım toplumları.
Yukarıdan devam edersem yine, gereken: OKUMAK, araştırmak, sorgulayıcı olmak, her zaman kendin geliştirmeye yarayacak çok fazla kaynaktan bilgi edinebilmek. Her görüşe açık olabilmek.. OKUMAK… Ama kitaplardan, sayfaların kokusunu alarak…
Gidilebiliyorsa, gidip kendi gözleri ile görmek. Kur’an’da bile Allah “dünya üzerinde gezip dolaşmazlar mı?” der. Ve yasakladığı en büyük günahlardan biri gıybettir.
Sevgilerimle