Kafamı nereye çevirsem bir kimyasala çarpıyorum.
Dünyada kanser vakaları %30’a yakın bir artışta.
Çocuklarda lösemi ne kadar sık rastlanır oldu.
Ne yediğimizi, ne içtiğimizi, ne sürdüğümüzü birileri bizim yerimize denetliyor ama kimyasal bombardımanı aynı!
Sularda, gıdada ve kozmetikte “FDA amca”(Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) ne derse kabulümüz olması doğru mu?
Amerikan sağlık bakanlığına bağlı bu kurum, kimyasalların ne kadarının insanları “öldürmeden zehirleyeceğine” karar veriyor.
Biz de ülke insanına sunuyoruz. Neden bizim kendi ölçütlerimiz yok? Neden gelecek neslin vücut direncini şimdiki gıdaların belirlediğini bile bile şoru işaretli kimyasalları hayatlarının bir parçası yapıyoruz?
Çocuklarımızın bisküvilerinde, şampuanlarında, pet şişelerinde zehir almalarına izin verirsek sağlıklı gelecekten nasıl bahsedebiliriz?
FDA’nın”Gıda sağlığı ve Beslenme Merkezi”, ” İlaç Değerlendirme ve Araştırma Merkezi”, ” Ulusal Toksikoloji Araştırma Merkezi” yüzlerce ürün hakkında yargısını veriyor, açıklama yapıyor. “Kullanabilirsiniz” denilen, o kadar sevimsiz, hakkında soru işaretleri olan kimyasal var ki
Parabeni sağır sultan duydu.
Hormonal düzeni etkileyen bu madde ve belki de kozmetiklerde kullanılan diğer şüpheli kimyasallar olan propylene glycol ve fitalatlar sebebiyle, kim bilir kaç genç kız şu an çocuk sahibi olamıyor.
Belkide ergen yaşının 7’ye düşmesinin sebebi bu hormonal dürtükleyici kimyasallar?Araştırma sonuçları hep yapabilir veya sebep olabilir şeklinde
Kesin sebep olur denilmiyor. E olabilirse neden kullanıyorsunuz?
İnsanların kanser olma nedenlerinin başında içtiği sular geliyor neden kimse bundan bahsetmiyor?
Doktorların kanser hastasına sorduğu iki soru var
1- içki içiyor musun?
2- Sigara içiyor musun?
Sıvı olarak ne içiyorsun diye soran yok. Dünya sağlık örgütünün sayfasına girip bakın, kanser nedenleri sıralamasında içilen su 3. Sırada, sigara 12. sırada.
Suyun içindeki metal ve ağır metal ölçümlerine bakın.
Vicdanlı bakın!
Damacanaların bazıları musluk suyundan daha kötü çıkıyor.
İnsanlar paraları ile zehirleniyorlar farkında değiller.
Hele pet şişelerdeki suyun zamanla östrojenik etkilere sahip olduğunu, sürekli tüketenlerin hormonlarını etkilediğini neden kimse konuşmuyor!
Ülkenin bir gazetesi neden kocaman bir başlık koyup: DNA’mız çürüyor demiyor?
Bu neslin âhını alanlar nasıl uyuyabiliyorlar.
Amerika’nın her yaptığı matah bir şey gibi kopyalamak sorunda mıyız?
Bizim de mühendislerimiz var, biyologlarımız, kimyagerlerimiz, immünologlarımız Sağlığımız bombardıman altında, hangisinden kendimizi nasıl koruyacağımızı ancak kendi çabamızla öğreneceksek biz nasıl bir bütün olabiliriz?
Belki şampuanların nerdeyse tamamında bulunan köpürtücü kimyasal madde -SLS- yahut kremlerdeki DEA, TEA, MEA yüzünden bunca insan egzama veya dermatitle boğuşuyor?
Yoksa aklıma kötü düşünceler de geliyor- kepekli saç derisi yaratıp ilaç satmak için bir oyun mu bu kimyasallar?
İnsanların çoğu geçim derdinde.
Beyinler “nereye gidiyoruz” la travma geçiriyor ve yorgunlar.
Sahte bal, eşek etli sucuk, bisküvideki böcekten elde edilen karmin boyası filan düşünecek hali mi var.
Benim sağlığımdan ahlakı olan devlet sorumludur. Bu da ilimle ve vicdanla olur. Sağlığım, FDA’ya boyun eğişle atlatılacak kadar ucuz değil. Sizin de…
Yurt Gazetesi köşe yazısı / Ayşenur Yazıcı